Papağan balığı, çipura, siyah balık, fangri, levrek, gümüş balığı, uskumru, sombre, yılan balığı, ışık balığı ve deniz kurbağalarının yanı sıra, ahtapot, mürekkep balığı, karides, deniztarağı, kabuklu deniz ürünleri, midyeler ve denizkestanelerinin tamamı Bizanslıların yediği deniz ürünleriydi. Bunlar haşlaması, ızgarası yapılarak ya da yağda pişirilerek yenirdi. Balıklar ağır ateşte pişirilirken pulları temizlenmezdi ve balık çorbası yapıldığında sebze eklenirdi. Taze balıkla birlikte tuzlanmış balık ve sirkede salamura balık tüketimi de yaygındı.
Havyar nadir bulunan bir ordövr olarak İstanbul’a Hazar ve Azak Denizleri’nden gelen tütsülenmiş balıklarla ulaşmıştır. Havyar’dan ilk defa Liutprand Antapodosis adlı eserinde söz etmektedir ve imparator Nikephoros Phokas’un Alman ileri gelenlerine havyarla kaplı şişman bir oğlak gönderdiğinden söz etmektedir.
Bizans mutfağına has bir yenilik de uskumru ya da ton balığının bağırsaklarından yapılan ve balık yada sebzeli yemekleri süslemek için kullanılan bir sos olan garos’tur.Bu sos çoğu zaman sirke, su ya da yağ ile karıştırılırdı. Sofrada sosu sıcak tutacak biçimde tasarlanmış olan bir garos tabağı olurdu. Balık ve balıkçı resimleri Bizans simge ve metamorfik sisteminde saygıdeğer bir yere sahiptir. Balık İsa’nın sembolüydü ve bir arkadaşa balık göndermek çoğu zaman övülmeye değer bir davranış olarak düşünülmekteydi.